Yazı: Pınar Kızılpınar Çakmak / Dış İlişkiler Müdürlüğü Turizm Danışma Bürosu Sorumlusu
Bu sayıdaki kardeş şehrimiz Türk nüfusunun da yoğun olduğu İskeçe. Beşiktaş Belediyesi eski meclis üyesi ve YUNTÜRK (Yunanistan Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği) Genel Başkan Yardımcısı Ehat Can’ın önderliğinde 2008 yılında Beşiktaş Belediyesi ile İskeçe Belediyesi kardeş şehir oldu.
İstanbul’a hem yakın olması hem de turistik bir kent olması nedeniyle her yıl neredeyse bir milyona yakın Türk turist, komşumuz Yunanistan’ı ziyaret ediyor. Osmanlı kaynaklarında Eskice olarak geçen İskeçe, Yunanistan’ın kuzeydoğusunda Batı Trakya bölgesinde yer alıyor. Rodop Dağları’nın eteklerine kurulu kentin doğusunda Gümülcine, Dedeağaç ve Türkiye; batısında Drama (meşhur Drama Köprüsü türküsüne adını veren yer), Kavala ve Selanik bulunuyor. Türkiye sınırına uzaklığı sadece 130 kilometre. İstanbul’dan araçla dört saatte ulaşılabilen İskeçe, Gümülcine’den sonra en çok Türk vatandaşının yaşadığı bir yerleşim. Yaklaşık 60 bin nüfuslu bu şirin yerleşim, tarihi taş evlerin sıralandığı dar sokakları, Osmanlı izlerini taşıyan yapıları, sırtını yasladığı yemyeşil dağları ve “İskeçe Karnavalı” ile ünlü.
İskeçe’nin tarihi MÖ 8. yüzyıla kadar uzanıyor. Tütün ekimi ve ticareti ile gelişmeye başlayan İskeçe’nin refah düzeyi bu vesileyle artmış. 1800’lü yıllarda meydana gelen çok büyük iki deprem şehrin yapılanmasında rol oynamış. İskeçe, 1373-1912 yılları arasında Osmanlı hâkimiyeti altında kalmış ve özellikle 18. ve 19. yüzyıllarda yörenin önemli bir İslam merkezi hâline gelmiş. Ve Osmanlı Devleti için her zaman önemli bir yerleşim olmuş. Ortodoks Yunan, Müslüman Türk ve Pomaklar’dan oluşan karışık bir nüfusa sahip kasabada birkaç kilise ve manastırın yanı sıra çoğu 19. yüzyılda yapılan camiler de mevcut. Öyle ki, burada evler ve dar sokaklar sizi Osmanlı’dan kalma bir Anadolu köyündeymişsiniz gibi hissettirebilir. Burada bir müftülük de bulunuyor.
Günümüzde son derece modern bir şehir görüntüsüne sahip İskeçe, yılın her döneminde gezilebilecek, eğlenilebilecek bir şehir. Yunanistan’ın ve Türkiye’nin sentezlenmiş ruhu İskeçe’de can buluyor diyebiliriz. Türk nüfusunun çok olması nedeni ile gittiğiniz her yerde çok rahat Türkçe konuşabilir, anlaşabilirsiniz. İskeçe’nin meydanı olarak kabul edebileceğimiz Saat Kulesi şehrin en önemli simgelerinden biri. Saat Kulesi 1800’lü yıllarda Türk kökenli olan Hacı Emin Ağa tarafından inşa edilmiş. İlk yapıldığı dönemde ahşap olan kule, İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanların İskeçe’de bulunduğu dönemde yıkıldı. Savaş sonrasında yeniden inşa edilip bugünkü görünümüne kavuştu.
Saat Kulesi’nin çevresinde birçok kafe ve bar bulunuyor. Yazın Yunanistan’ın vazgeçilmezi olan frappé’leri, genç yaşlı demeden herkesin elinde görebilirsiniz. Yunan kahvesi olarak adlandırılan Türk kahvesinin biraz daha yumuşak hâli de Yunanistan’daki kahvelerde en çok tercih edilen içeceklerden. İskeçe Saat Kulesi’nin etrafında birçok pizzacı, Yunanistan döneri olan Pita’yı (Türk dönerinin aynısı fakat daha çok soslu ve sebzelisi) bulabilirsiniz. Özellikle kremalı tatlıların meşhur olduğu İskeçe’den tatlı yemeden dönmemenizi öneririm.
Saat Kulesi’nden biraz daha yukarı yürürsek birçok alışveriş mağazası gördükten sonra Eski İskeçe’ye (Palia Poli) ulaşırsınız. Buradaki yapılar biraz Safranbolu Evleri’ne benziyor diyebilirim. Eski İskeçe’de yeni inşaatların yapılmasına izin verilmeyerek tarihi merkez koruma altına alınmış.
RENGÂRENK BİR KARNAVAL
Her yıl düzenlenen geleneksel İskeçe Karnavalı maalesef COVID-19 salgını nedeniyle iki yıldır yapılamıyor. Birbirinden iddialı kostümlerin giyildiği, ilginç makyajların yapıldığı, maskelerin takıldığı harika bir şölen sunan karnavalda kendinizi âdeta açık havada maskeli baloya gitmiş gibi hissedeceksiniz. Şubatın son haftası başlayıp martın ilk haftasına kadar devam eden bu coşkulu kutlamaya katılmak için, haftalar öncesinden plan yapmalısınız. Çünkü aylar öncesinde otellerde rezervasyonlar doluyor ve fiyatlar artıyor. Konserler, eğlenceler, kutlamalar son gün yapılan büyük kortej ile son buluyor. Birçok turizm firması bu mükemmel karnavala katılmak için turlar düzenliyor. Bu arada İskeçe Karnavalı’nın çıkış noktasından bahsetmeden olmaz. Rivayete göre Hz. İsa’nın ileride peygamber olacağını duyan dönemin ileri gelenleri onu öldürmeye karar verir. Ahali Hz. İsa’yı gizlemek için bir karar alır ve kendisi ile yaşıt tüm çocukların yüzleri boyanır ki; Hz. İsa tanınamasın. Aradan birkaç gün geçtikten sonra, pazar gününe denk gelen bir gün, ölüm emrinin yalan olduğu ortaya çıkar ve çocuklar büyük bir mutlulukla yıkanır. O pazar günü bir karnavala dönüşür ve maskeli, boyalı yüzlerle karnaval havasında kutlanır.
ANTİK KENTLER, DAĞ KÖYLERİ
İskeçe Kalkındırma Birliği tarafından 1975 yılında kurulan Folklor ve Tarih Müzesi, Eski İskeçe’de eskiden bir tütün tüccarına ait olan Kougioumtzoglou Konağı’na kurulu. Yerel kostümler, eski çiftçilik aletleri, fotoğraflar gibi birçok eşyanın sergilendiği müzenin her bir katında kentin farklı bir dönemi anlatılıyor.
İlk Çağ felsefesinin ünlü düşünürlerini de içinde büyütmüş bir kent burası. Leukippos, Demokritos gibi düşünürlerin yaşadığı şehirde felsefe okulu Abdera (Atomcular) da kurulmuş. Ayrıca kentin yakınlarındaki antik kalıntılar, tapınaklar ve kentler tarih meraklıları için heyecanlı rotalar sunuyor.
İskeçe’ye gelmişken mutlaka dağ köylerini de ziyaret etmelisiniz. Her biri muhteşem ova manzaraları sunan, yerel kültürün hâlâ devam ettiği köyler akarsu ve derelerle çevrili. Okçular köyünden doğan Karasu’dan geçen nehirde rafting yapmak da mümkün. 20-25 kilometre uzunluğundaki parkur spor tutkunları için eğlenceli bir aktivite imkânı sunuyor. Ayrıca yazın köylerden geçerken sık sık köy düğünlerine de rastlayabilirsiniz. Turistlerin hoş karşılandığı, herkesin dans ettiği bu düğünlere denk gelirseniz katılmadan ve iyi dileklerinizi sunmadan geçmeyin.