İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda kadınlık ve erkeklik hallerini tüm boyutlarıyla masaya yatıran “Yaşamak Denen Bu Zahmetli İş”, 30 yıl devam etmiş evliliğini sonlandırmak isteyen bir adam ile onu vazgeçirmeye çalışan bir kadının hikâyesini anlatıyor.
Ülkü Duru ve Musa Uzunlar’ın hayat verdiği Yona ve Leviva Popokh çiftinin hayatına 70 dakikalığına konuk olduğumuz “Yaşamak Denen Bu Zahmetli İş”, izleyenine ‘Dön ve hayatına bak’ mesajını veriyor.
Yona, Bırakma Beni, Yaşamak Denen Bu Zahmetli İşe Beraber Katlanalım
Bu replik oyunun en vurucu bölümüydü. Kadın – erkek ilişkilerinin tüm acımasızlığı ve yalınlığıyla ele alındığı oyun izleyicilere ‘Dön ve Hayatına Bak’ mesajı veriyor.
Kadınlar İlişkide Daha Gerçekçi
İlişkilerin zamanla içinden çıkılmaz bir hal almasının kişilerin birbirlerindeki değişimlere uyum sağlayamamasından kaynaklandığını söyleyen Ülkü Duru, kadınların ilişkilerde daha gerçekçi ve toparlayıcı olduğunu söyledi. Seyirciden yoğun bir şekilde ‘Oyunda kendimizi gördük’ tepkisi aldıklarını da dile getiren Duru şunları söyledi: “Başlarda büyük bir aşk hissediliyor ama zamanla değişim kaçınılmaz. Birlikte değişebilmek ya da karşılıklı değişime saygı duymak gerekiyor. Aksi halde bir taraf, diğerini bırakıp kaçmak istiyor. Metinden anlaşıldığı kadarıyla ise ilişkilerde kadınlar daha gerçekçi ve toparlayıcı. Yona daha hayalperest ama Leviva, zamanında yapılacak olan şeylerin artık yapılamayacağının farkında.”
İletişim Çağında İletişimsizliği Yaşıyoruz
İkili ilişkilerdeki en temel sıkıntılardan birinin de kişiler arasındaki iletişimsizlik olduğuna dikkat çeken Ülkü Duru, “İletişim çağında iletişimsizliği yaşıyoruz. Günümüzdeki iletişim biçimleri çok yapay. Ben sevdiğim insanın yüzüne bakmak ve ona dokunmak isterim. Çünkü gözle ve yüzle olan ifadeyi hiçbir araç veremez. Ülke olarak duygularımızı ifade edemiyoruz. Yeni jenerasyon bize göre daha rahat ancak yine de ciddi bir toplum baskısı var ve çoğu şey ‘Ayıp’ olduğu gerekçesiyle söylenmiyor, bu da beraberinde iletişimsizliği getiriyor. Ayrıca duyguları suistimal edip başkasının alanına girmek de en az iletişimsizlik kadar kötü. Çiftler, birbirlerinin özgürlük alanına girmemeli. Toplum olarak ya çok kopuğuz ya da gereğinden fazla samimi. Her şeyde olduğu gibi ilişkilerde de bir denge kurulmalı” şeklinde düşüncelerini ifade ederken, Uzunlar ise “Adet yerini bulsun diye birbirimize ‘Nasılsın?’ diyoruz. Ama gerçekte kimse, kimsenin nasıl olduğunu merak etmiyor” sözleriyle Duru’ya destek verdi.
Musa Uzunlar: “Tükiye’de Sanat’ın Hali AKM Gibi”
Türkiye’de sanata yeterli ilginin gösterilmediğini de belirten Musa Uzunlar, “Bugün AKM’nin durumuna bakarsak Türkiye’deki sanatın halini de görürüz. Kişinin mesleğiyle ailesini geçindirememesi çok kötüdür. Bir oyuncunun sadece tiyatroculuk yaparak bırakın ailesini, kendisini bile geçindirmesi çok zor. Sadece verilen maaşla yaşamaya kalksak, başaramayız” diye konuştu.
Türkiye’de tiyatro sahnelerinin açılması için hiçbir desteğin olmadığını söyleyen Ülkü Duru, “Avrupa’nın herhangi bir kentine gittiğinizde en küçük kasabada bile 3-4 sahne görebilirken burada sahneleri alışveriş merkezlerinin içinde yaşatmaya çalışıyoruz. Tiyatro sahnelerinin yapılması için hiçbir destek yok. Hatta bir dönem tiyatroların kapatılması bile konuşuldu. Bunlar, devletin kültür politikasının yetersizliğinden kaynaklanıyor. Kültürün, bir ülkenin gelişimi için en önemli faktör olduğunu göremiyoruz. Ama yeni jenerasyondan çok umutluyum. Birçok özel tiyatro açılıyor. Direniyorlar ve güzel şeyler yapıyorlar” dedi.