DÜNYA
13 April 2021

SELE ÜSTÜNDE İLHAM VEREN KADINLAR

SELE ÜSTÜNDE İLHAM VEREN KADINLAR

Bisiklet, kadınlar için dünyayı değiştirmenin, eşit haklar mücadelesinin simgesi oldu. Öncü kadınlar, 1890’lardan itibaren oy hakkı için, kadın hakları için pedal çevirdiler. b+ yazarı Aydan Çelik, bisiklet aracılığıyla ilham veren kadınların öyküsünü yazdı.

Yazı: Aydan Çelik / Fotoğraf: Diafo İzmir ve Cengiz Kahraman Arşivi

Salgından önce Beşiktaş’taki Deniz Müzesi’nde, belli periyotlarda bir araya gelen hoş bir bisikletçi grubu vardı. Kendilerine “Dinozorlar” adını veren ekip, bu yıl ocak ayının ortalarında acı bir haber aldı. Ekibin en kıdemli üyelerinden Fikret Kaplanoğlu, bisikletçiler arasındaki adıyla Fikret Albay hayata veda etmişti.

Yaklaşık yarım asır boyunca, Türkiye’yi köy köy gezmiş bir bisikletçiydi Fikret Albay. 2013 yılında, onun bu müthiş deneyimini paylaşması için, Açık Radyo’da Esra Ertan’la birlikte yaptığımız Şeytan Arabası programına davet etmiştik. 1931 yılında Ankara’da doğmuş, pedalla ilk tanışması yedi yaşındayken Cebeci Çayırı’nda olmuştu. Ardından öğrenim için geldiği Deniz Harp Okulu’yla birlikte bisiklete uzun yıllar ara vermiş, daha çok voleybola yönelmişti.

Ama yıllar sonra gördüğü bir manzara, içinde yatan bisiklet aşkını yeniden canlandırmıştı. Kendi cümleleriyle aktaralım: “1969 ya da 70 olmalı, eşimle Denizli’ye otobüsle seyahat ediyoruz. Aydın yakınlarında bir benzin istasyonunda mola verdik. Aşağıya indik. Bir kalabalık toplanmış. Yaşlıca bir kadın ve yanında bir genç kız. İki külüstür bisikletle İngiltere’den yola çıkmışlar, Türkiye’ye gelmişler, oradan da Hindistan’a gideceklermiş. Orada zihnimde bir şimşek çaktı. Bu ne harika bir şey. Ben de bu işe başlayabilirim dedim.”

Yaşlıca bir kadın, yanında genç kızı ve iki külüstür bisiklet… Hepimizin anılarını hayranlıkla dinlediği, Türkiye’de tekerinin değmediği toprak parçası bırakmayan Fikret Albay’a ilham vermişlerdi. Yıllar sonra Esra ile, o anne kızın kim olduğunu öğrenmek için bir dizi araştırma yaptık. Ama henüz kesin bir sonuca ulaşamadık. Fakat bu vesileyle benzer tarihlerde benzer coğrafyada tur yapan başka bir kadınla, Dervla Murphy ile tanışma fırsatı bulduk. İrlanda’dan Hindistan’a giden Dervla, turunu 1965’te yapmıştı. Bu tarih Fikret Albay’ın söylediği tarihle örtüşmüyordu ve tek başına yapılmıştı. Daha sonra bir kızı olan Dervla, bisiklete bir süre ara vermiş, sonraki yıllarda turlarına kızı Rachel’i de dâhil etmişti.

OY HAKKI İÇİN PEDAL ÇEVİRENLER

Aslında bisiklet üstündeki kadınların hikâyesi sadece Fikret Albay için değil; gören her göz için bir ilham kaynağıdır. Kadınların oy hakkı için mücadele eden Süfrajet (Suffragette) hareketinin simge isimlerden Amerikalı Elizabeth Stanton 1890’larda şöyle bir cümle kuruyordu mesela: “Biz kadınlar, oy kullanma hakkına doğru pedal çeviriyoruz.” Aynı dönemin bir başka simge ismi Susan B. Anthony, “Bisikleti yönetmeyi başaran bir kadın, hayatı da yönetmeyi başaracaktır” diye bir tezi savunuyor ve ardından şöyle devam ediyordu: “Dünyadaki kadınların eşit haklara ulaşması yolunda bisikletin yaptığını ne başka bir şey ne de başka bir kimse yaptı.”

Sadece oy hakkı için değil, 19. yüzyıl sonu 20. yüzyıl başındaki kadın hareketlerinde bisikletin yerine dair çok örnek var. 2016 Mart ayında yine Esra Ertan’ın “Cyclist Türkiye” için kaleme aldığı makalede bahsi geçen Alice Hawkins ve Annie Londonderry bunlardan ikisi mesela. Alice bisikleti, varoluşunun bir parçası yapan kadın hakları savunucusu; Annie ise bisikletle dünya turu yapan ilk kadın olarak tarihe geçiyor. Boston’dan 1894’te yola çıkan 23 yaşındaki Annie, 15 ay sonra şehrine dönüyor. Gemiyle Avrupa’ya geçen Annie, Paris’ten Marsilya’ya pedal çeviriyor. Ardından bisiklet/tren karışımı araçlarla yolculuğuna devam ediyor. Yolculuğu boyunca İskenderiye, Singapur, Hong Kong, Şangay, Kobe gibi şehirlere ulaşıyor. Ondan sonra Yokohama’dan bir gemiye atlayıp ülkesine doğru yola çıkıyor. Burada çok ilginç bir nokta var. Bisikletle ilk dünya turunu yapan Thomas Stevens’ın da son durağı Yokohama idi. Büyük bir ihtimalle Annie, Thomas’ın kendinden 10 yıl evvel yaptığı yolculuktan haberdardı ve bir erkeğin yaptığını, kadınının da yapabileceğini göstermek istemişti. 1947’deki ölümünden sonra isminden pek bahsedilmeyen Annie Londonderry, 2000’li yılların başında yeniden hatırlanıyor ve hakkında kitaplar yazılıp, belgeselleri çekiliyor, şarkılar yazılıyor, ödüller veriliyor. Özetle, bu cesur kadın biraz rötarlı da olsa efsaneleşiyor.

Bisiklet, ilk yarışlardan bugüne erkek egemen bir spor olarak hayat bulmuştur. Deyim yerindeyse orada kadının adı yoktur. Ama o erkeklerin çoğu tarihin tozlu pedallarında unutulurken, genç bir kadın, yaklaşık bir asır evvel adını kazırcasına spor tarihine yazdırmıştır. 1891 doğumlu Alfonsina Morina Strada bugün bile kadınların tam olarak hakkını alamadığı bisiklet yarışlarında gücünü ispatlar. Takma isimle 1924 İtalya Bisiklet Turu’na, kısa adıyla Giro’ya katılır. Oysa yarış sadece erkeklere açıktır. Alfonsina bu engeli isminde yaptığı bir kelime oyunuyla aşar. “Alfonsin” adında bir erkek olarak yarışa dâhil olur ve tarihe geçer. Alfonsina’nın yarıştığı o bisiklet, şimdi, Como Gölü yakınlarındaki ünlü bisiklet müzesi Madonna del Ghisallo’da sergilenmekte. Kadınların katılabildiği ilk İtalya Bisiklet Turu, ondan tam 64 yıl sonra 1988’de yapılabiliyor. Alfonsina gibi istisnai örnekleri saymazsak, geçen asırdan bu yana bisiklet sporunda kadının yeri pek değişmedi. Fakat son yıllarda muazzam bir yükselişe tanık oluyoruz. Dağ bisikletiyle başlayan bu canlanma, kros ve yol bisikletiyle devam ediyor. Kadın bisikleti hayranlık uyandıran yıldızlar çıkartıyor. Onların varlığı bu spordaki feodal tahakkümü kırıyor. Ama bu her konunun çözüldüğü anlamına gelmiyor. Bu yazı yazılırken kadın bisikletçiler, 2021 baharında, aynı yarışlarda pedal çeviren erkeklerin kendilerinden 16/17 kat fazla ödül aldıklarını söyleyerek seslerini yükseltiyorlardı.

TÜRKİYE’DE KADINLAR VE BİSİKLET

Türkiye’de kadınların bisikletle tanışması Osmanlı Dönemi’ne kadar uzanır. Türkiye kadın hareketinde sembol isimlerden biri olan Fatma Aliye -ki kendisini en çok 50 liralık banknotların arka yüzünde görürüz- bisiklet ile görünen ilk kadınlardan biridir (bazı yazarlar fotoğraftaki kişinin yazarın kızı olduğunu söyler ama elimizde kesin bir kanıt yok).

Tevfik Fikret’in yazdığı ve dilimizde ilk bisiklet şiiri kabul edilen manzum eser, bisiklet üstündeki bir kadına hayranlığı dile getirir. İkinci Meşrutiyet Dönemi’nde çıkan dergilerde bol miktarda bisiklete binen kadın fotoğrafı görürüz. Ama asıl yükseliş Cumhuriyet’in ilk yıllarıyla başlar. Özellikle 1930’larda bisiklete binen kadın sayısında nispi bir artıştan söz etmek mümkündür. Beden eğitiminin çok önemsendiği yıllardır 1930’lar. Cumhuriyet Türkiye’sinin önüne koyduğu ideal genç kadın ve erkek profili, aynı zamanda iyi bir beden eğitimi almış olandır. “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” şiarı dönemin mottosudur.

Cumhuriyet yaş aldıkça, bisikletin Türkiye’deki serüveni de kendine mahsus bir grafik çizer. Bir ara yükselişe geçer ama bu sürekli olmaz. 1990’lı yılların ortasında genç bir kadın çok değerli bir işe imza atar. Hülya Koç, Annie Londonderry’den yaklaşık 100 yıl sonra bisikletiyle 10 ay süren bir Güney Amerika yolculuğu yapar. Ardından yine bisikletle ve yine tek başına Afrika’yı gezer. Türkçedeki nadir bisiklet seyahatnamelerinden biri olan “Bigamekibasuyake/Bisikletle Güney Amerika Yolculuğu” kitabını yazar. Koç’un açtığı yoldan çok sayıda kadın devam etti (Hülya Koç ile Seçil Öznur Yakan ve Zeynep Araboğlu’nun yaptığı söyleşiyi cyclistmag.com.tr adresinden okuyabilirsiniz). Yıllar sonra Amerika kıtasını bisikletle turlayan arkadaşımız Elif Üzer onlardan biriydi. Elif’in yıllar süren muazzam yolculuğunu nuzerel.com adını taşıyan sitesinden okumanızı öneririm. Onun Bolivya’da Sajama Volkanı karşısındaki fotoğrafı kelimelerden daha çok şey anlatır.

DİJİTAL DEVRİMLE GELEN YÜKSELİŞ

Milenyum çağıyla beraber gelen dijital devrim bisiklette büyük bir sıçramaya vesile olur. Aynı şeylerden mutlu ya da aynı dertlerden muzdarip insanlar birbirleriyle iletişime geçerler. Giderek çoğalan bisikletçi topluluklarının içinde kadınlar özel bir alan oluşturur. Bu sadece Türkiye için geçerli değildir. Mesela Orta Doğu’da bitmek tükenmek bilmeyen savaşlara karşı pedal çeviren kadınlar “Fallow the Women/Kadınları Takip Et” adı verilen uluslararası bir organizasyona imza atarlar.

Bu sıralarda Türkiye’deki bir kadın organizasyonu dünya çapında ses getirmeye başlar. Adı “Süslü Kadınlar Bisiklet Turu” olan bu girişimin fikri, tarih öğretmeni Sema Gür’den çıkar. Bisikletizm adındaki web sitesinin kurucusu Pınar Pinzuti’nin katılımıyla SKBT bir fenomen haline gelir. 2013 yılında İzmir’de başlayan etkinlik 2019 yılında Türkiye ve dünyada 115 şehirde eş zamanlı gerçekleştirilir. 2020’de salgın yüzünden toplu yapılamayan turun manifestosundan birkaç cümle aktaralım: “Süslü Kadınlar Bisiklet Turu, bisiklet sürmenin özgürleştirdiğini hatırlamak, şehirlerde daha fazla kadının bisikletli ulaşımı seçmesini özendirmek, şehirlerin otomobiller nedeniyle kirlenen havasına, iklim krizine dikkat çekmek için kadınlar tarafından kadınlar için gönüllülük esasında yılda bir düzenlenen bir etkinliktir. Bisiklete herkesin binebildiğini, hatta çok güzel bindiğini, o da yetmezmiş gibi süslü püslü bindiğini göstermek için her yıl Dünya Otomobilsiz Kentler Günü’nde kadınlar bisikletleri ile şehirlerin meydanlarında olur. Kadının görünürlüğü, kamusal alanda hakkını talep edebilmesinin anahtarıdır. Bisiklete binmek, kadınların toplumda görünür hâle gelmesi ve özellikle şehirle etkileşime girmesinin tamamen yeni bir yoludur.”

Türkiye’de kadın bisikletçi oluşumları SKBT’den ibaret değil şüphesiz. Bir diğer değerli oluşum, Bisikletli Kadın İnisiyatifi, kadınların özgürlük ve hak taleplerinde bisikletin yerine özel önem atfediyor. İnisiyatiften Zeynep Araboğlu’nun yapımcılığını üstlendiği “Benim Şehrim Benim Bisikletim” filmi, Türkiye’de ilk kez gündelik hayatta ve iş yaşamında, sosyal alanda ve toplum içinde, aile içerisinde ve ilişkilerinde, bisikletin varlığına sadece kadınların perspektifinden bakıyor ve Türkiye’deki kadın, bisiklet, yaşam ve kent bağını ortaya koyan bir belge niteliğini taşıyor.

Türkiye’deki yüzlerce bisiklet grubu içinde onlarca kadın bisiklet oluşumu mevcut: Muğla Ortaca’da kadınların katıldığı bir festival organize eden Hürpedal geliyor aklıma. Sonra Morpedal, Zincirkıran Kadınlar, Pedalperest Kadınlar, Pedallayan Kadınlar, EKOBİD/Bisikletli Kadın Hareketi ve diğerleri… Eminim bu yazı yazılırken bunlara yeni oluşumlar eklendi. Adını unuttuklarım beni bağışlasın.

Yukarıda adı geçen gruplar dışında kadın sporcuların sayısında da bir artış görüyoruz. 2000’li yılların başında daha çok dağ bisikletinde varlıklarına şahit olduğumuz kadın sporcular yol bisikletinde de görünür oldular. Peloton İstanbul, Trek Trakya, bisiklet dergisi Cyclist takımları içinde öne çıkan genç kadınlar biliyoruz. Dünyada ve Türkiye’de sayıları katlanarak artan kadın bisikletçiler, daha güzel bir dünya için umut ve ilham veriyorlar. Yolları açık olsun.

b+ / 32. sayı / ilkbahar 2021

Derginin tamamını okumak için tıklayınız.

Haberi Paylaş:

Beşiktaş Belediyesi


BKS logo

© 2024 Beşiktaş Belediyesi. Sitedeki tüm metin ve görseller Beşiktaş Belediyesi'ne aittir. İzinsiz kullanılamaz.

F5 İletişim