KİTAP
10 November 2016

PERŞEMBE BEŞLİSİ

Perşembe Beşlisi

Bu haftanın beşlisini “iştah açıcı” olarak kullanabilirsiniz. Zira hafta sonu Kitap Fuarı açılıyor ve binlerce yeni kitap okuyucuyla buluşuyor.

Tanrı’nın Seyir Defteri

Dünyanın nasıl yaratıldığı sorusu, tüm dinlerin ve aynı zamanda bilimin binyıllardır üzerinde önemle durduğu konulardan biri. Medeniyetin başlangıcından bu yana insanlığın zihnini kurcalayan bu büyük soruya bir cevap da, yeni kitabı Tanrı’nın Seyir Defteri ile Mıgırdiç Margosyan’dan geliyor.

Bugüne kadar yayımlanmış eserlerinden hayli farklı, yepyeni bir tarzda kaleme aldığı, ancak yine mizah ve ironi yüklü bu anlatısında Margosyan, kutsal kitapların Yaratılış bölümlerinden ilhamla, Tanrı’nın dünyayı yaratmasının hikâyesini, o bildik muzip üslubu ve bereketli diliyle anlatıyor.

“Ol deyince olduran, öl deyince öldüren” Tanrı’nın yoktan var ettiği yerin, göğün, yıldızların, denizlerin, tüm canlıların ve elbette insanın hikâyesini kadim Anadolu ve Mezopotamya topraklarında binlerce yıldır anlatıldığı şekliyle aktaran Margosyan, zaman zaman yaptığı “kronolojik” sapmalar ve “anakronik” hatalar karşılığında Tanrı’dan af ve merhamet dilemeyi de unutmuyor. Tanrı’nın Seyir Defteri, insanı insana yabancı eden tüm aktör ve faktörleri sarakaya almayı da ihmal etmeyen, son derece eğlenceli bir eser. Kitabın sonuna, daha önce yayımlanmamış Hokecaş isimli öyküsünü de ekleyen yazar, okuru yine Diyarbakır-İstanbul, geçmiş ve bugün arasında bir yolculuğa çıkarıyor.

Mıgırdiç Margosyan, “Tanrı’nın Seyir Defteri”, Aras Yayıncılık, Kasım 2016, 128 sayfa

Başkaldırıyorum Öyleyse Varız

Onur Behramoğlu, Başkaldırıyorum Öyleyse Varız demek için başkaldırının binbir rengi ve görünümünü hatırlattığı yazılar toplamında beyaz Toroslara, karanlık adamlara, kadından korkanlara, cana kıyanlara, kitap yakanlara, baktıkça hepimizi insanlığımızdan utandıranlara, din örtüsüyle sarılıp sarmalanan her bir kötülüğün faili olanlara sesleniyor:

“Türkiye, bir ruh hastalığının adı olmasın diye direnen, diklenen, çarpışanlarız biz! Karşı koyanlarız! Kararlı direnişin başkaldırıdan da önemli olduğunu bilen Gorki’nin Ana’sı, Aytmatov’un Cemile’si, İnce Memed, Kuyucaklı Yusuf’uz biz!

Siz kimsiniz?”

Onur Behramoğlu, “Başkaldırıyorum Öyleyse Varız”, Tekin Yayınevi, Kasım 2016, 192 sayfa

Doğu’ya Yolculuk
Voyage en Orient

Dünya edebiyatının devlerinden Gustave Flaubert 1849-1851 tarihleri arasında, yirmi sekiz yaşında dostu Maxime Du Camp’la birlikte çıktığı Doğu yolculuğunun derin etkilerini ömrü boyunca taşıyacaktır. At sırtında, tehlikelerle dolu ıssız dağlarda ve ovalarda süren, dört buçuk ayda Nil Nehri’ni geçebildikleri bu uzun seyahat, Fransa’dan başlayıp Mısır’a, Suriye ve Filistin’den Anadolu’ya, İzmir ve İstanbul’dan Yunanistan’a ve nihayetinde de İtalya’ya dek uzanır.

Flaubert’in şaşırtıcı gözlem gücünün ve derin kültürünün izlerini taşıyan bu kapsamlı seyahatname sayesinde 19. yüzyıl Doğu’sunu –ve de Türkiye’sini– Flaubert’in gözünden görmenin zevkine erişirken, dünya edebiyatının hiç tartışmasız en büyük ustalarından birinin “görme sanatı”nı ve “yazma sanatı”nı kavrayışını da eşsiz bir deneyim halinde tadarız. Gökyüzünün, dağların, ormanların, kısacası doğanın rengârenk ve ayrıntılı tabloları Flaubert’in kaleminde şehir ve köy sokaklarındaki gündelik hayatla, sıradan insanların ev yaşamıyla, genelevler ve safahat âlemleriyle, tapınakların, anıt ve heykellerin incelikli tasvirleriyle bezenirken, bir yandan da insan ruhunun derinliklerine dalan keskin bir zekanın ayrıksılığı ve melankolisi her satırda kendini hissettirir.

Flaubert uzmanları Claudine Gothot-Mersch ile Stéphanie Dord-Crouslé’nin notları ve edisyonuyla Türkçede ilk kez…

Gustave Flaubert, “Doğu’ya Yolculuk”, Çeviren Yaşar Avunç, Sel Yayıncılık, Kasım 2016, 584 sayfa

Dört Ayaklı Belediye
İstanbul’un Sokak Köpekleri

Dört Ayaklı Belediye: İstanbul’un Sokak Köpekleri sergisi, fetihten 19. yüzyıl başlarına kadar kentin sakini addedilen sokak köpeklerinin, Tanzimat sürecinde, siyasal ve buna bağlı olarak sosyal koşulların değişmesiyle birlikte toplumsal hayattaki yerlerinin dönüşümüne odaklanıyor. Sergiye eşlik eden katalogda, küratör Ekrem Işın ile danışman Catherine Pinguet’nin konuyu genel hatlarıyla kapsayan makalelerinin yanısıra, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Fotoğraf Koleksiyonu, Pierre de Gigord Koleksiyonu ve Galeri Alfa Koleksiyonu’ndan seçilen fotoğraf, gravür, kitap ve dergilerin eşliğinde, önce sokak köpeklerinin geç Osmanlı döneminde gündelik yaşamdaki serüveni, ardından 1910 yılında Hayırsızada’ya (Sivriada) sürgünü anlatılıyor. Kitapla yetinmeyip İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’ndeki sergiyi gezmek isteyenler için son tarih 11 Mart 2017…

“Dört Ayaklı Belediye: İstanbul’un Sokak Köpekleri”, İAE, Ekim 2016, 210 sayfa

Geceleri Sessizdir Tahran

Gerçek bir aile dramını, okurların duygularını sömürmeye kaçmadan, ama güçlü bir empatiyle gözler önüne seren Bazyar, Geceleri Sessizdir Tahran’da günümüzün en önemli sorunlarından göç ve toplumsal uyum üzerine düşündürüyor okuru.

Der Spiegel

Geceleri Sessizdir Tahran, İran İslam Devrimi’nden sonra Almanya’ya sığınmak zorunda kalan bir ailenin dramını anlatıyor. Shida Bazyar bir ülkenin, bir devrimin, devrim sonrası kendi topraklarından uzaklaşmak zorunda kalan bir ailenin, arada kalmışlığın, var olma mücadelesinin hikâyesine ortak ediyor okuru.

Shida Bazyar, “Geceleri Sessizdir Tahran”, Çeviren Gül Gürtunca, Hep Kitap, Kasım 2016, 224 sayfa
Haberi Paylaş:

Beşiktaş Belediyesi


BKS logo

© 2024 Beşiktaş Belediyesi. Sitedeki tüm metin ve görseller Beşiktaş Belediyesi'ne aittir. İzinsiz kullanılamaz.

F5 İletişim