KİTAP
8 Eylül 2016

PERŞEMBE BEŞLİSİ

Perşembe Beşlisi

Lukka’dan Likya’ya
Sarpedon ve Aziz Nikolaos’un Ülkesi

Likya Uygarlığı, adını Lukka olarak bildiğimiz kadim bir Anadolu halkının eseridir. Luvice ile akraba bir dil konuşan bu halkın izleri, son yıllarda yapılan araştırmalarla prehistorik dönemlere kadar inmiş ve böylece Anadolu tarihini anlama yolunda çok önemli bir adım daha atılmıştır. Hititlerin II. Ramses’e karşı yaptığı Kadeş Savaşı’nda yer alan Lukkalar, “İlias” destanında Troialılara yardıma gelen Anadolu budunlarının simgesi niteliğindeki Likyalıların lideri Sarpedon ile tarihe kalıcı izler bırakmıştır.

Likya, kendine özgü kültürü ile Anadolu’nun en iyi bilinen ve araştırılan coğrafyalarından biridir. Bugün yaklaşık Teke Yarımadası ile örtüştürdüğümüz bu zorlu coğrafya, Likya’nın çevre kültür bölgelerinden oldukça yalıtılmış bir biçimde etkileyici bir kültür envanteri yaratmasına da neden olmuştur.

Elinizdeki kitap, işte bu sıradışı uygarlığı, konularının uzmanlarından bilimsel bir yaklaşımla ve son bulgular doğrultusunda okuyucuya sunmayı amaçlamaktadır.

Nihat Tekdemir, Erkan Dündar, Havva İşkan, “Lukka’dan Likya’ya”, Yapı Kredi Yayıncılık, İstanbul, Ağustos 2016, 604 sayfa

Cin Aynası

Kimsenin birbirine acımadığı, herkesin kolayca birbirinden nefret ettiği, birinin ötekine yardım etmeyi aklından dahi geçirmediği soğuk ve umutsuz bir dünya’da yaşıyoruz. Yalnızlıktan korktuğumuz ama sürekli yalnız kalmaya çalıştığımız, yalnızlığımızın yetmediği ve bitmediği bir çağdayız.

Ercan Kesal “kendi kendimizle derdimizin” sır kâtipliğini yapıyor. Peri Gazozu kitabının izinde, insan halleri üzerine sohbet ediyor okuruyla. Ahlâkın “utanmayı bilmek” demek olduğunu bilerek, “çocuk aklının” safiyetini severek, rüyalarını kalbine sorarak…

Ölüm, zulüm, acı, kötülük üzerine… Direnmek, insan onuru, devrimci inat üzerine… “Adamı adam eden analar” üzerine… İyilik, güzellik, çocuklar, insanlık ve sinema üzerine yazılar. Kederli ve yine de ümitli.

Ercan Kesal, “Cin Aynası”, İletişim, İstanbul, Eylül 2016, 292 sayfa

Moda Sevgilim
“Yeniden”

Moda benim ilk aşkımdı, hâlâ öyle… Ama bu aşk karşılıksız kalmadı, Moda da bana çok şey verdi.

Bir semti kalıcı kılan o semtin yerleşik kültürüdür. Mahalle sakinlerinin, esnafın, seyyar satıcının, sanatçının, dilencinin ve sokaklarda koşturan çocukların sesleri, renkleri, kokularıdır semti yaşatan. Moda’da kırk yılı aşkın bir süredir işte bu zenginlikten beslenen İzel Rozental İstanbul’un bu nadide semtine çeviriyor gönül gözünü. Tarihimizin kanayan yarası 6-7 Eylül olaylarında yaşananlardan, dünyaca ünlü Modalı sanatçıların hayatlarına kadar semtin fazla bilinmeyen yönlerine yer veriyor. Farklı etnik kökenleri ve farklı sınıflardan insanlarıyla ülkemizin kültürel çeşitliliğini yansıtan Moda’nın değişen atmosferinin nabzını tutuyor.

İzel Rozental, Moda Sevgilim Yeniden, Kırmızı Kedi, İstanbul, 2016, 204 sayfa

Bir de Bizden Dinleyin
Türkiye’nin Sefireleri Anlatıyor

Moskova benim erişkin yaşamımın toplam on yılını kapladı. Geriye kutular dolusu fotoğraf, hiç eskimeyecek anılar, hele hele Lvov’da dans ettiğim o tombul kadının altın dişli kahkahası ve sert, çatlamış, çilekeş parmakları kaldı… Bir de Karpat köyündeki kapkara ekmeğin hafif tarhunlu kokusu…
Oya Akıncı

Eşleriyle birlikte Türkiye Cumhuriyetini yurtdışında temsil görev ve sorumluluğunu da omuzlarında taşımak kolay değildir. Farklı ülkelerde yaşamanın sağladığı olanaklar, kültür sanat zenginlikleri, dünyayı gezip görmenin avantajları, katılınan tantanalı törenler ve şık davetler, her ülkenin siyasi lideri, en üst düzey yöneticileri, sanatçıları ve akademisyenleriyle muhatap olabilme gibi sefirelik hayatının artı hanesine yazılabilecek pek çok şey vardır. Ancak Türkiye’yi doğru temsil etmek, “kuyruğu dik tutmak”, dışarıdan bakanlara yansıtılmayan, gösterilmeyen, hissettirilmeyen müthiş bir çaba gerektirir, zordur, ağırdır ve gerçekte işin mutfağı çok farklıdır. Buyurun, bir de sefirelerimizden dinleyin…

Ed. Şefik Onat, “Bir de Bizden Dinleyin”, Alfa, İstanbul, Temmuz 2016, 304 sayfa

Bin Yıllık Dua

Geçmiş artık bugüne referans olmaktan çıktığında ve geleceğe yahut büyük ideallere inanmaya mecaliniz kalmadığında insanın içine düştüğü boşluk… Yiyun Li işte bu sıradan duyguyu, nefes kesen bir yalınlıkta, hatta neredeyse suskun bir dille anlatmayı başarıyor. Bin Yıllık Dua, Mao ve Tiananmen sonrası hızla değişen Çin’de, eskiyle yeni arasında sıkışıp kalmış insanların öyküleri. Günümüz edebiyatının en önemli yazarlarından biri kabul edilen Yiyun Li, ülkesinin geçmişine egemen olmuş sessizlikle yüzleşiyor. Bizi, kaderleri coğrafya, politika ve tarihin kesiştiği yerde çizilmiş insanların derin çaresizliğiyle tanıştırıyor.

Yiyun Li, “Bin Yıllık Dua”, Çeviren Anıl Ceren Altunkanat, Domingo, İstanbul, Eylül 2016, 216 sayfa
Haberi Paylaş:

Beşiktaş Belediyesi


BKS logo

© 2024 Beşiktaş Belediyesi. Sitedeki tüm metin ve görseller Beşiktaş Belediyesi'ne aittir. İzinsiz kullanılamaz.

F5 İletişim