İstanbul Modern, küratörlüğünü Merih Akoğul’un üstlendiği “İnsan İnsanı Çekermiş” adlı sergiye ev sahipliği yapıyor. 80 yıllık süreçte, 80 fotoğrafçının çektiği insan fotoğraflarına odaklanan sergi, 2 Haziran-18 Aralık 2016 tarihleri arasında görülebilir.
İstanbul Modern, Türkiye fotoğrafının başlangıçtan günümüze önemli örneklerini izleyiciyle buluşturmayı sürdürüyor. Yeni kazandırılan fotoğraflarla birlikte daha da zenginleşen İstanbul Modern Fotoğraf Koleksiyonu’ndan bir seçki “İnsan İnsanı Çekermiş” adlı sergide buluşuyor.
Genç Türkiye’nin gelişen ve yenilenen yüzünü dünyaya tanıtan, belge fotoğrafının Cumhuriyet dönemindeki en önemli temsilcilerinden Othmar Pferschy’den günümüze uzanan dönemde çekilen insan fotoğraflarının yer aldığı sergi, 2 Haziran-18 Aralık tarihleri arasında görülebilir.
Küratörlüğünü, fotoğraf sanatçısı ve İstanbul Modern Fotoğraf Danışma Kurulu üyesi Merih Akoğul’un üstlendiği sergide sanatseverler insan portrelerini incelerken, 80 yıllık süreçte gelişen ve değişen teknikleri, yorumları ve sosyo-ekonomik koşulları da takip ediyor. Sergi, fotoğrafçıların kendilerine özgü bakış açılarıyla, izlenimcilikten anlatımcılığa, belgeselden sanata, Anadolu fonundan stüdyonun gelişmiş olanaklarıyla üretilen çağdaş portrelere kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. “İnsan İnsanı Çekermiş”, içinde insanın yer aldığı fotoğrafların yarattığı genel hissiyatın bir özetini de izleyiciye sunuyor.
Zamanda yolculuk
12 yıl önce 312 fotoğrafla başlayan İstanbul Modern Fotoğraf Koleksiyonu’ndaki yapıtların sayısının bugün 8 bine ulaşmasından duyduğu mutluluğu dile getiren İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı, “İnsan İnsanı Çekermiş” sergisindeki zaman yolculuğunu vurguladı. Eczacıbaşı, “Farklı dönemleri, bağlamları ve bakış açılarını yansıtan fotoğrafların yer aldığı sergi, 80 yıl önce çekilmiş bir kareyle, üç yıl önceki bir kareyi uyum içinde bir araya getiriyor. Bir zaman tünelinde yolculuğa çıkacağımız sergide, kimi zaman stüdyoda kimi zaman dış mekânlarda farklı bakış açıları ve yöntemlerle kurgulanmış, odağında insan olan sahneler yer alıyor” dedi.
“Fotoğrafçı enerjiyi çeker”
Serginin küratörlüğünü üstlenen, Türkiye fotoğraf tarihini yakından takip eden Merih Akoğul, “İnsan İnsanı Çekermiş”in fotoğraflarda nasıl bir alt dil oluştuğunu gözlemleme imkânı sunduğunu dile getirdi. Akoğul, “İnsanlar bir enerji yayar. Fotoğrafçılar da bu enerjiyi çekerler. Fotoğrafçılık fotoğraf çekmenin ötesinde, insanların yaydığı enerjiyi görüp, kareye yansıtmayı gerektirir. Sergi farklı dönemlere ışık tutmakla birlikte sanatçı, gazeteci ve akademisyen gözüyle çekilen kareleri de bir uyum ve bütünlük içinde izleyiciye sunuyor” dedi.
80 yıl, 80 fotoğrafçı
“İnsan İnsanı Çekermiş”, 80 yıllık bir süreçte, 80 Türkiyeli fotoğrafçı tarafından çekilen fotoğraflardan derlendi. Türkiye’nin fotoğraf tarihini de yansıtan serginin fotoğrafları, bazen arka sokakların anlar üzerinden kaydedilmesiyle oluşturulan çarpıcı görüntülerden, bazen de düşünceden yola çıkıyor. Stüdyoda veya dış mekânlarda farklı bakış açıları ve yöntemlerle kurgulanmış insanlı fotoğraflara kadar farklı bağlamlarda üretilmiş fotoğrafların yan yana gelmesiyle bir bütünlük oluşuyor. Anadolu şehirleri ya da büyük şehirler, geniş coğrafyalar ya da üç beş metrekarelik stüdyolar, arka planı farklılık gösterse de, fotoğrafçının insan ve yaşamla olan ilişkisini yansıtıyor.
Türkiye’de fotoğrafın geçmişi
Türkiye’de fotoğraf, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan süreçte önce Avrupa’dan gelen seyyahların varlığıyla manzara ve günlük yaşamın anlatıldığı sosyal konulara, ardından da Pera’da açılan fotoğraf stüdyolarının etkisiyle portre fotoğrafları üzerinden yaygınlık kazandı. Türkiye’nin tanıtımı için Matbuat Umum Müdürlüğü’nün başında bulunan Vedat Nedim Tör tarafından seçilen Othmar Pferschy’nin özenli fotoğraflarının kitap, dergi, para ve pullarda kullanılmasıyla neredeyse günümüze kadar ulaşan bir geleneğin de temelleri atıldı. Özellikle daha sonra gelen kadrolar bu fotoğraftaki titizlik ve özeni kendilerine örnek aldı. Fotoğrafçılar, manzara fotoğraflarında önce Türkiye’nin doğası ve tarihi dokusu, ardından başta İstanbul olmak üzere bayındırlaşan büyük şehirlerin günlük yaşamlarına eğildi. Daha sonra ağırlıklı olarak kırsal kesimdeki insanlar ve yaşamlarına anlar üzerinden eğilerek, Türkiye’de fotoğrafın hikayesini sürdürdü. Böylece fotoğraf sosyolojik işlevini de yerine getirerek her durum ve değişimi başarıyla kaydederken, ağırlıklı olarak portreler üzerinden insan yaşamını ana konu yaptı.
Sanatçılar
Özcan Ağaoğlu, Cengiz Akduman, Yasin Akgül, Ersin Alok, Abdurrahman Antakyalı, Arif Aşçı, Kemal Aydoğan, Tahsin Aydoğmuş, Mehmet Baltacı, Şinasi Barutçu, Emre Başak, Kürşat Bayhan, Sökmen Baykara, Ozan Bilgiseren, Oğuz Nusret Bilik, İhya Bozkurt, Atila Cangır, Ergun Çağatay, Nevzat Çakır, İsa Çelik, Manuel Çıtak, Gültekin Çizgen, Haluk Çobanoğlu, Yusuf Darıyerli, Mehmet Demirci, Mehmet Naci Demirkol, Çetin Ergand-Süreyya Yılmaz Dernek, Murat Dikmen, Saygun Dura, Şakir Eczacıbaşı, Ahmet Elhan, Cemal Emden, Selçuk Emden, Nurettin Erkılıç, Rıza Ezer, Baha Gelenbevi, Ahmet Öner Gezgin, Selahattin Giz, Ara Güler, Şemsi Güner, Selim Güneş, Abdullah Hekimhan, Zeki Faik İzer, Yılmaz Kaini, Sabit Kalfagil, Mustafa Kapkın, Cengiz Karlıova, Şahin Kaygun, Gündüz Kayra, İzzet Keribar, Mehmet Kısmet, Haluk Konyalı, A. Halim Kulaksız, Yıldız Moran, Sebla Selin Ok, Ömer Orhun, Fikret Otyam, Bülent Özgören, Tahir Özgür, Emin Özmen, Othmar Pferschy, Fethi Sabunsoy, Ozan Sağdıç, Özkan Samioğlu, Ahmet Sel, Selahattin Sevi, Hikmet Tanılkan, Etem Tem, Atilla Torunoğlu, Süreyya Yılmaz Dernek-Ergün Turan, Cem Turgay, Yusuf Tuvi, Cafer T. Türkmen, Tuna Uysal, Tahir Ün, Hakan Yaşar, Orhan Yayla, Tamer Yılmaz, İbrahim Zaman