Pilot, 1 Aralık 2016 – 1 Ocak 2017 tarihleri arasında Burak Delier’in Hür Budalalar ve Kurnazlar Cemiyeti başlıklı kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor.
Burak Delier 3 Aralık 2015 günü efsanevi dolandırıcı Sülün Osman kılığında Galata Köprüsüne çıkar. 1950’lerde bu köprüyü yoldan geçenlere satan (kimilerine göre de başka bir dolandırıcı olan Eyüplü Halit’in hikâyesini kendine mal eden) Sülün Osman’ın izinden giden ve taktiklerine sahip çıkan Delier, artık gelenekselleşmiş ve günümüzde neo-liberal ideolojinin oyuncağı haline gelmiş eleştirel kültürel tutumlara bir alternatif arıyor. Uzunca bir süredir dolandırıcılık tarihine ve felsefesine dair kapsamlı bir araştırma yürüten Delier dolandırıcıların sınırlar ve kategoriler arasında kural tanımazca gidip gelmelerini, katı toplumsal yapılar arasında/içinde akışkan bir biçimde hareket etmelerini eleştirel ve sanatsal bir düşünme modeli olarak öneriyor.
Sanatçı, dolandırıcılık hikâyelerinden esinlendiği başka bir işini de 68 kadını evlenme vaadiyle kandırarak para ve mücevherlerini alan Eyüplü Halit’ten esinlenerek gerçekleştirir. 3 Nisan 2016 tarihinde, Sait Halim Paşa Yalısında bir fotoğraf çekimi çağrısı yapan aşık-damat-dolandırıcı-sanatçı rolündeki Delier’in randevusuna güven duyabilen, gerçek aşkın devam ettiğine inanmayı seçen veya güven duymasa da risk alabilen kaç gelin adayı katılır?
Burak Delier’in son dönem işleri, günümüz ekonomi, siyaset ve sanat dünyasının da, kişisel ilişkilerimiz kadar, inanma filli etrafında döndüğünü hatırlatıyor ve hikayedeki budala ve kurnazı tespit etmektense içinde yaşadığımız topluma dair daha güncel bir dizi soruyu gündeme getiriyor: Neden inanma ve anlam ihtiyacımızı sömürmek ve manipüle etmek isteyenlere bu kadar açığız? Toplumsal ilişkiler içinde kendi payımızı kabul etmekten neden kaçınıyoruz? Arzu ve korkularımızın sömürülmesine nasıl karşı koyabilir ve nasıl alternatif anlam dünyaları oluşturabiliriz? Manipülasyon ve spekülasyonun hakim olduğu dünyamızda güvene dayalı ilişkiler kurmanın koşulları ve yöntemi nedir? Buradan nereye gideceğiz?
“Hür Budalalar ve Kurnazlar Cemiyeti”nin bir üyesi olarak;
Elimden geldiğince bütün yeteneğim, gücüm ve olanaklarımla her zaman yalan söyleyeceğime;
Doğru bildiğim yoldan hiçbir koşulda şaşmayacağıma;
Sahte olan her şeye inanacağıma, hakiki olanlardan sakınacağıma;
Zengin ve fakir arasında fark gözetmeyeceğime, zenginden alıp fakire, fakirden alıp zengine, mümkün olduğunda her ikisinden alıp her ikisine de vereceğime;
Din, milliyet, ırk, cinsiyet farkı gözetmeksizin her budala ve kurnaza hiçbir koşulda acımayacağıma ve bütün vicdanımla davranacağıma;
Hiç kimseye ve herkese güveneceğime;
Aldatan ve aldatılan, kandıran ve kandırılan, dolandıran ve dolandırılan arasında ayrım yapmayacağıma;
Bütün budala ve kurnazların düşüncelerine, teorilerine, arzu ve korkularına saygı duyacağıma, onlara hiçbir zaman hiçbir düşünceyi dayatmayacağıma;
Her zaman onları dinleyeceğime, fantezilerinin ve arzularının kölesi olacağıma, kendilerini gerçekleştirmeleri için bütün gücümü ve yeteneğimi kullanacağıma;
Hakikate ulaşmak ve ulaştırmak için budala ve kurnazların zihinlerini, arzu ve korkularını yönlendireceğime ve manipüle edeceğime;
Bilinenlerden uzak durup bilinmeyenden korkmayacağıma;
Eyüplü Halit, George Manolescu, Prenses Caraboo, Selçuk Parsadan, “Sülün” Osman, Waldo Demara, “Kont” Viktor Lustig ve resmi ya da resmi olmayan, büyük harfle Tarih veya küçük harfle tarihte hikayeleri anlatılan bütün enayi, dolandırıcı, ahmak, sahtekar, avanak, üçkağıtçı, aptal, hilekar, budala ve kurnazların üzerine yemin ederim.