23 Haziran 2016 Perşembe gününün beş önerisi huzurlarınızda. Her hafta olduğu gibi bu hafta da bir çocuk kitabı önerimiz var: Fransız çizer Pichard’ın “Sevgili Bill”i Domingo’dan çıktı. Everest Yayınları edebiyat ve kültür tarihimizin önemli simalarını “tek ciltte” serisiyle okurlara sunmaya devam ediyor. Serinin son kitabını Melih Cevdet Anday’a ayrılmış. Geçtiğimiz yıl 100. yaşı kutlanan tiyatromuzun ustalarından Haldun Taner’in, kabare tiyatrosunun ülkemizdeki ilk örneği kabul edilen “Vatan Kurtaran Şaban” oyunu Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlandı. Evangelia Balta ve Aytek Soner Alpan, Anadolu Ortodokslarının Yunanistan’a göçü sırasında yazdıkları Karamanlıca şiirleri derledi. Bu haftanın son kitabı ise John Cage’in “vazgeçilmez” olarak nitelendirdiği Erik Satie’nin ilginç hayat hikâyesi… Richard Skinner yazdı, Karaplak yayımladı. Bizden bu haftalık bu kadar, size iyi okumalar.
Sevgili Bill
“Sevgili Bill,
Mektubun için teşekkür ederim. Sanırım seninle iyi anlaşacağız çünkü ben de masa tenisi oynamayı ve çizgi film izlemeyi seviyorum. Öğretmenim diyor ki, tüm sınıf sene sonuna kadar iyi notlar alırsak sizin okulunuzu ziyarete gelecekmişiz. Böylece seninle tanışırız.
Sen gerçekten mavi misin? Ne kadar şanslısın! Bense küçük ve griyim. Altı ayağım var. Kardeşin var mı? Oyun hamurlarını sever misin?Kendine iyi bak,
Oskar”
Ahtapot Bill ile Karınca Oskar arasındaki mektup arkadaşlığını konu alan Sevgili Bill, ilköğretim müfredatında bulunan mektuplaşma konusunu farklılıklara rağmen arkadaş olabilme ana temasıyla anlatan eğlenceli bir kitap.
Fransa’nın önemli çizerlerinden Alexandra Pichard tarafından yazılan ve resimlendirilen Sevgili Bill’in Türkçe baskısında MEB’in tavsiye ettiği el yazısı tipi kullanıldı.
Dünyada Geçirdim Çocukluğumu
Türkçe edebiyatın “bilge”si Melih Cevdet Anday, ilk şiirlerinin yayımlandığı 1936’dan 2002’deki ölümüne kadar aralıksız yazdı ve ardında binlerce sayfalık devasa bir külliyat bıraktı. Her ne kadar her şeyden önce bir şair olarak anılsa da, yalnızca şiirleri değil denemeleri, romanları, tiyatro oyunlarıyla da Türkçe edebiyatta seçkin ve önemli bir yer edindi.
“Bir dünya daha olmalı” diyen şairi yankılayarak Dünyada Geçirdim Çocukluğumu adını verdiğimiz bu seçkide, Anday’ın iyi bilinen şiirleri, romanları, denemeleri ve tiyatro oyunlarının yanı sıra anılarına, öykülerine, günlüklerine, ilk kez kitaplaşan gezi yazılarına ve mektuplarına yer verdik. Bunlarla beraber, Anday’ın bir gün kitaplaşmasını istediği ve ondaki humour’un inceliğini gösteren Gani Girgin yazılarından yapılan bir derlemeyi de seçkiye ekledik. İlk şiirlerinin yer aldığı Garip’ten (1941) son şiiri “Şarap”a kadar Anday şiirinin tüm duraklarını görmeye imkân veren bir şiir seçkisi, şairin Türkçe şiirdeki önemli ve kalıcı etkisini göstermeye yetiyor.
Anday’ın bilgeliğini açığa çıkaran denemeler seçkisi, sanattan edebiyata kültürün kalıcı sorunları üzerine mevcut kabulleri aşarak düşünebilmenin örneklerini sunuyor. Orhan Koçak’ın “Melih Cevdet Anday’ın yapıtını belirleyen farklı gereçler ve içerik arasındaki bağlantılar, dolayımlar en açık olarak bu romanda saptanıyor,” diyerek Anday’ın yapıtları bağlamında önemine işaret ettiği Raziye romanı, bu seçkinin de gövdesini oluşturuyor.
Anday’ın deyişiyle “yaşamın tutarsızlığına başkaldırma eğilimleri”ni gösteren İçerdekiler oyunu, tıpkı Raziye gibi, Anday’ın tüm yapıtlarındaki o sorgulayıcı tavrı bir kez daha görmeye imkân sağlıyor.
“Dünyada geçirdim çocukluğumu” diyen Anday’ın, yazdıklarıyla devam eden yaşamına bu seçkiyle yeni bir sayfa daha ekleniyor…
Çocukluğu gibi, erginliği de uzun sürecek Anday’ın…
Vatan Kurtaran Şaban
Nasıl varsa Don Kişot’un bir Sanşo Pançosu
Nasıl edemezse Göthe Eckermansız
Nasıl kavuklu pişekârsız olamazsa
Her büyük işe girenin
Olacak ille bir sağ kolu
Sağ bacağı
Yardakçısı
Kâtibi
Kalemi mahsus müdürü
Kabare tiyatrosunun ülkemizdeki ilk örneği sayılan “Vatan Kurtaran Şaban” Haldun Taner’in öncülüğünde 1967’de kurulan Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nun ilk oyunu olarak 449 kez sahnelendi. Halen sahnelenen, güncelliğini hiç yitirmeyen bir başyapıt, bir güldürü klasiği…
“Vatan Kurtaran Şaban”, sanat ve kültür sorunlarının, güncel politikanın vazgeçilmez bir parçası olarak değerlendirildiği ve dolayısıyla, değişen hükümetlere karşın değişmeyecek, genel bir sanat ve kültür politikasının oluşturulmadığı ülkemizde, sanat ve kültür adına yapılan gülünç uygulamalara ağır bir eleştiri getirir.”
Ayşegül Yüksel
Muhacirnâme-Karamanlı Muhacirler İçin Şiirin Sedası
Amansız koşullarda, başını sokacak bir yer ve karnını doyuracak bir lokma mücadelesiyle geçen gündelik hay huyun ortasında, Türkçe konuşan Anadolulu Ortodoksların kaleme aldığı bu şiirler söz konusu koşulları derinlemesine tasvir eder: Göç yolunda yakınlarını kaybetmeleri, Yunanistan’da sığındıkları bataklıklarla çevrili arazilerde nüfusun büyük bölümünü kırıp geçiren verem, tifo ve sıtma; yiyecek bir lokma için verilen mücadeleler; üstüne muhacirler için doğru düzgün hiçbir hazırlık yapmamış Yunan devletinin, dağ başlarında veya kuş uçmaz kervan geçmez bataklık düzlüklerde kendi başlarına bıraktığı bu insaların seyirci olduğu siyasi çatışmalar ve ihtiraslar; görevlerini yapması gerekirken umursamazlık ve mantıksızlığa boğulmuş hükümet görevlileri; yoksulların vahşice sömürülmesine karşılık, zenginlerinb ayrıcalıklı muamele görmeleri; zaten kıt olan kaynakların paylaşımı için yerli halk ile muhacirler arasında çıkan ölümüne çatışmalar, yerlilerin tahkir edici saldırıları ve muhacirlere karşı şüpheci ve tepeden bakan tavırları, Türkçe konuşan Anadolulu Ortodoksların maruz kaldığı pek çok şey arasında ilk akla gelenlerdir. Unutulmuş Karamanlıca şiirleri derleyen bu eser, geri dönüşü olmayan bir gurbete gönderilmiş muhacirlerin bu kubbede olan hoş sedaları değildir sadece, her şeyden onların hatırasına bir saygı ifadesidir.
Kadife Bey
“Satie’nin işe yarayıp yaramadığı değil konumuz. O vazgeçilmezdir.”
John Cage
Besteci Erik Satie öldüğünde kendini Araf’ta, başka ölülerin arasında ragtime dinleyerek elli dokuz yıllık hayatının en değerli anısını seçmeye çalışırken bulur. Öteki tarafa sadece bir anı götürmesine izin vardır. Chat Noir’da absent içtiği akşamları mı; çağdaşları büyük besteciler Debussy ve Ravel’le, büyük sanatçılar Duchamp ve Man Ray’la dostluğunu mu; hayatının aşkı trapezci, model ve ressam “Biqui” (Suzanne Valadon) ile geçirdiği geceleri mi; müzikteki başarılarını ve düş kırıklıklarını mı alacaktır yanına? Yoksa Gymnopédies, Gnossiennes ya da Armut Biçimindeki Parçalar isimli eserlerini mi?
Siz yanınıza hangi anınızı alırdınız?