O Aşk Dinmedi
Türkçe edebiyatın ustalarından Selim İleri’nin, edebiyattaki 50. yılında bir Selim İleri Kılavuzu!
2017 yılında, edebiyattaki 50. yılını kutlayacağımız Selim İleri’nin, Ayşe Sarısayın ile gerçekleştirdiği O Aşk Dinmedi, “nehir söyleşi” tanımını fazlasıyla aşan bir kitap.
Edebiyatımızda Sevdiğim Romanlar Kılavuzu’nda Türk edebiyatının yol haritasını çıkartan Selim İleri, bu kez de, 1967 yılında yayımlanan ilk yazısından, hatta ilk okumalarından bugüne edebiyatının kilometre taşlarının, farklı toplumsal ve yazınsal dönemlerin yapıtına yansımalarının izini sürüyor.
“Hep aşkla yazdım, o aşk dinmedi,” diyen Selim İleri’nin 50 yıla sığdırdığı roman, anlatı, öykü, deneme, şiir, oyun, senaryo, inceleme, derleme gibi edebiyatın her alanına yayılmış (şimdilik) 72 kitabının yazılış serüvenleri eşliğinde, acılar, coşkular, çalkantılar, olaylar, insanlar ve yorumlar arasından Türkiye ve Türk edebiyatı tarihine uzanan bir yolculuk…
Edebiyatımızın değerli yazarı elli yılıyla, coşkuları, vazgeçişleri ve hüzünleriyle bu kitapta. Selim İleri ise küçük şimşek çakımlarında görünüp kayboluyor; bir öyküsündeki deyişiyle ‘ben diye biri, bazan karşınıza çıkıyor.
Ayşe Sarısayın
Cereyanlar
Türkiye’de Siyasî İdeolojiler
Cereyanlar, Türkiye’de siyasî ideolojilerin özelliklerini; birbirlerini etkileme ve birbirlerinden etkilenme süreçlerini; cereyanlar içindeki figürlerin ideolojik seyahatlerini; muarız bellediklerine dair kurguladıkları dili; ideolojileri popülerleştirme tekniklerini ve siyasî ideolojilerin gündelik hayatta nasıl karşımıza çıktıklarını ustalıkla işlenmiş bir biçimde gözler önüne seriyor.
Tanıl Bora, “cereyanlar”ı şu başlıklar altında tartışıyor: Geç Osmanlı Zihniyet Dünyası, Batıcılık, Kemalizm, Milliyetçilik, Türkçülük ve Ülkücülük, Muhafazakârlık, İslâmcılık, Liberalizm, Sol, Feminizm ve Kürt Siyasal Hareketi. Sadece başı sonu belli metinlere değil, sözlere ve jestlere de bakıyor, “kimin söylediği”ne değil “ne söylediği”ne odaklanıyor. Böylece, siyasî düşünceleri sarmalayan ideolojik muhtevayı ve “iklim”i de ortaya koyuyor.
Dünya Tarihinin Yapısı
Üretim Tarzlarından Mübadele Tarzlarına
Toplumsal formasyonlar tarihini mübadele tarzları perspektifinden yeniden değerlendirmeye yönelik bir girişim bu kitap, günümüz Sermaye-Ulus-Devlet sistemini kavrayıp aşma çabasının bir ürünü.
Marx’ın dünya tarihi versiyonunu sistematik bir biçimde yeniden okuyan Karatani eleştirinin odak noktasını üretim tarzlarından mübadele tarzlarına kaydırıyor. Göçebe kabilelerin ayırt edici özelliği olan kaynakları ortak bir havuzda toplamayı, yerleşik tarımın benimsenmesinden sonra geliştirilen armağan mübadelesi sistemlerini, devletin doğuşuyla birlikte ortaya çıkan korunmaya karşılık itaat mübadelesini, kapitalizme damgasını vuran meta mübadelelerini inceliyor ve geleceğin bir mübadele tarzı olarak armağan mübadelesinin dönüşü üzerinde duruyor. Karatani’ye göre mevcut Sermaye-Ulus-Devlet üçlü sisteminin aşılması anlamına gelen bu nihai aşamayı kavramanın en iyi yolu Kant’ın ebedi barış üzerine yazılarından geçiyor.
Amacım, çeşitli temel mübadele tarzları arasındaki ilişkilerin aşkın bir eleştirisini yapmak. Yani dünya tarihinde meydana gelmiş üç büyük değişimi yapısal olarak açıklamak. Böylece dördüncü bir büyük değişimin, bir dünya cumhuriyetine geçişin peşine düşebiliriz.
Joyce’un Kızı
1920’ler… Sanat, müzik, edebiyat ve dans alanlarında tüm yeniliklerin ve yeni fikirlerin merkezi Paris… Edebiyat dünyasının tartışmasız en büyük dehalarından James Joyce’un tutkulu kızı Lucia, Paris’te yıldızı parlamakta olan yetenekli bir dansçıdır. Genç Samuel Beckett, babasıyla çalışmaya geldiğinde Lucia ona umutsuzca âşık olur. Geleceği görebildiğine inanan genç kadın, Beckett’le evlenmenin kaderinde olduğuna emindir. Ama öngörüleri onu yanıltacak, dâhi babasının gölgesi bir türlü peşini bırakmayacaktır. Yaşamı paramparça olan Lucia, ünlü psikanalist Carl Jung’dan yardım alsa da, kaderin kendisi için planladıklarından ne ölçüde kaçabilecektir?
“Joyce’un Kızı” aşk, yaratıcılık ve bir dâhinin gölgesinde yaşamak üzerine yazılmış muhteşem bir roman.
Racon
Suç örgütü liderlerinden, devlet adına babalık taslayanlara; gariban babalarından, zorba katillere külhanbeyleri, dayılar, bitirimler, haneberduşlar, tulumbacılar, baldırı çıplaklar…
Racon nedir? Kabadayılar nasıl giyinir? Kabadayı muhabbeti nasıl olur? Ergun Hiçyılmaz, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi İstanbul’unun yeraltı dünyasına iniyor. Yahudi kabadayılarından külhanbeyi tarikatına; kabadayı manilerinden jargonlarına, yeraltı dünyasının başlangıç tarihine uzanıyor.