KİTAP
3 November 2016

PERŞEMBE BEŞLİSİ

Perşembe Beşlisi

Sakın Oraya Gitme

Herkes birbirine aynı şeyi söylüyor: Sakın oraya gitme!
Orada tedirgin ruhlar var.
Orada tekinsiz anılar var.
Orada korku, yılgınlık, ölüm var. Özgürlüğüne kastedenler, vicdanına zulmedenler var.
Perdenin ardındakilerle yüzleşmeye cesareti olmayanlar haykırmaya devam edecekler: Sakın oraya gitme!
Yekta Kopan, “Sakın!” diyenlere inat, belleğimizin en karanlık ormanlarına dalıyor.
Böylesi bir macerada öykülerden daha iyi ne aydınlatabilir ki yolumuzu…

İçimde bir şey koptu, koptuğunu hissedebiliyordum, bir şeyler çalkalanıp yükseldi içimden. Deniz kenarında oradan oraya savrulan bir taş kadar özgür olamayan ruhlarımıza üzüldüm. Doğanın muhteşem dengesine çomak sokmaktan zevk alan birilerinin ayak işlerinde geçen ömrümüze üzüldüm. “Bu kadar zor olmamalı özgürlük!” Vidalı kapağı iki tur çevirip mazotun kalanını kafama diktim. Ruhumun bedenimden ayrılıp günbatımına gitmesine izin verdim. Uzandım. Gözlerimi kapadım. Artık tanımadığım bir sesle mırıldandım: “Seni senden başka kim özgürleştirebilir ki?”

Yekta Kopan, “Sakın Oraya Gitme”, Can Yayınları, İstanbul, 2016, 136 sayfa

Fıtrat
İş Kazası Değil, Cinayet

“Kaza değil bu ya, bu cinayet. Niye cinayet biliyor musun? Bazen şöyle diyorlar: İşçiler cahildir. Öyle midir? Bu işçiler dünya güzeli gemileri yapıyor, denizde yüzdürüyor; cahil değil. Ama elektriğe bastığında cahil! Oysa önlem almadığından, üç kuruş daha fazla kazanasın diye beş kuruşu harcamadığından bu cinayet oluyor. Beş dakikalık gaz ölçümünü yapmazsan, işçi patlamada öldüğünde bu cinayet değil midir? Cinayetin âlâsı bu.”
Tersane işçisi Hakkı Demiral

Türkiye’nin son otuz yıldır geçirdiği iktisadi dönüşüm, tüm çıplaklığıyla işçi ölümlerinde çıkar karşımıza. Kimi zaman maliyet hesabıyla kimi zaman kadere havale edilerek ulaşılan sonuç, işçilerin hayatlarının devlet ve özel sektör tarafından önemsenmediği, güvencesizlik, ihmal ve umursamazlığın kol gezdiği bir “ölüm yolculuğu”dur. Tekstil, inşaat, maden, enerji, tersane işçilerinin hızlanarak artan ölümleri iş kazası değil, cinayet hükmüyle anılıyor bu nedenle. Başarılı gazeteci İsmail Saymaz, bu cinayet mahallerine dönüp bir kez daha bakıyor, cinayetin delillerinin izini sürüyor Fıtrat’ta…

İsmail Saymaz, “Fıtrat-İş Kazası Değil, Cinayet”, İletişim Yayınları, İstanbul, 2016, 253 sayfa

Bildiğin Gibi Değil

Bir üçgenin iç açılarının toplamı kaçtı?

“Fast food” var mıydı?

Kimler sakal bırakamazdı?

Halk, padişahı görünce neden hasır yakardı?

Hınzır, eğlenceli ve merak uyandırıcı… Bildiğin Gibi Değil serisinin ilk kitabı olan Osmanlı, yanlış bilinen “doğrulara”, bildiğimizi düşündüğümüz “hakikatlere”, soru-cevap şeklinde hazırlanmış yapısıyla müdahale ediyor.

Mustafa Alp Dağıstanlı, hem meraklısı için hem de tarihe başka bir yönden bakmak isteyenlere kıvamı yerinde, neşeli bir üslupla “Osmanlı dünyasının ne büyük bir çeşitlilik, ne şaşırtıcı gerçekler barındırdığını” gösteriyor.

Mustafa Alp Dağıstanlı, “Bildiğin Gibi Değil”, Can Yayınları, İstanbul, 2016, 280 sayfa

Brezilya Oteli

Aklı anıların girdabında kayboldu. Gördüğü şey yetilerini kullanma gücünü yitirmesine sebep oldu. Korkudan felce uğradı, ölünün tiksindirici kokusuyla ruhu parçalandı, içinde uyanan sezgiler onu ağırlaştırdı. Tüyleri diken diken oldu, şakaklarından terler aktı. Sanki gizli bir kalabalık tarafından kuşatılmışmışçasına bulunduğu yere çakılıp kalmıştı. Eğer kıpırdayacak gücü kendinde bulabilseydi odasına geri döner ya da sokağa fırlardı ama bir şey onu engellemişti. Bunaltıcı sıcaktan boğulmasına rağmen korkudan buz kesiyordu.

Brezilya Oteli, tam bir kara roman ama aynı zamanda trajikomik bir roman. Kuşkusuz Brezilya’nın trajikomiğini yansıtıyor.
Brezilya Oteli okuru kendi insanlarından beslenen Rio’nun tam kalbine sokuyor. Kâh nüktedan kâh dik başlı cinayet romanının hikâyesinin geçtiği yer, Rio de Janeiro’daki bir aile oteli. Frei Betto, hikâye boyunca Brezilya toplumunun kenarına itilmişlerine hayat veriyor: Rio’nun istismar edilmiş ve peşine düşülüp avlanmış, ama aynı zamanda uyuşturucu ve şiddet suçlarına bağımlı gecekondu çocuklarını anlatıyor. Arka planda Brezilya Oteli adlı pansiyonun müşterilerinin sıra dışı hayatları var: Şüpheliler ve muhtemel kurbanlar, televizyon dizi yıldızı olma hayali kuran hizmetçi ve ensest bir tecavüzden hayatta kalmayı başarmış bir kadın simsar gibi insanlar.

Polisiye türün klasik kalıplarını çok iyi kullanan Betto, çözümlenemeyen bir cinayet soruşturmasının katmanları arasından Brezilya’nın yaralı ve kanayan gerçek hayatını sergiliyor.

Frei Betto, “Brezilya Oteli”, Çeviren Serap gezer, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2016, 256 sayfa

Yoldan Çıkmış Simalar

Murat Beşer gerçek bir vakanüvis. Pek kimsenin bilmediği, belki farkında bile olmadığı özel bir dünyanın defterini tutuyor. Bu defterde yaşamlarının en büyük tutkusu müzik olan gizli kahramanlar saklı.
Gökhan Akçura

Yoldan Çıkmış Simalar okuru kenarda köşede kalmış gözüken ama özellikle bir döneme, birçok insanın hayatına damga vurmuş, müzik zevki aşılamış, toplumun kendilerine biçtiği rolü kabul etmeyen, “nevi şahsına münhasır” bu insanların arasında dolaştırıyor. Öte yandan alttan alta da memleket müzik tarihinin, bilhassa rock ve türlerinin seyrine de ışık tutuyor.

Murat Beşer, “Yoldan Çıkmış Simalar”, İletişim Yayınları, İstanbul, Ekim 2016, 279 sayfa
Haberi Paylaş:

Beşiktaş Belediyesi


BKS logo

© 2024 Beşiktaş Belediyesi. Sitedeki tüm metin ve görseller Beşiktaş Belediyesi'ne aittir. İzinsiz kullanılamaz.

F5 İletişim