KİTAP
18 August 2016

PERŞEMBE BEŞLİSİ

Perşembe Beşlisi

Deniz Tarafındaki Kale
Beşiktaş Şiirleri

“Her bir şiiri on dize olarak tasarladım. Başlıkla birlikte on bir oluyorlar, böylece başlık bir çeşit ‘kaleci’ görevi üstleniyordu.

Şiir yazdıklarım hakkında bulabildiğim her malzemeyi seyrettim, okudum.

Süleyman Seba Caddesi’nde arşivlere daldım daldım çıktım, yakalayabildiğim ağır abilerden hikâyeler dinledim.

Şiirleri, yine olabildiği kadar yazdığım futbol adamlarının stil ve tekniklerine uyumlu yazmağa gayret ettim…

‘Yeryüzünün tek takım şairi’ diye yazdılar hakkımda ve kapak da büyük usta Latif Demirci’ye aitti. Kıvanç duydum bunlardan…

Şiir yazarken tam ne hissettiğimi anlatamam, şiirler kendini anlatsın. Tek diyeceğim, şiir yazarken ya da dua ederken, bari o sürede küfür etmemiş olursun, bu da bir şey. Dil terörü olan küfrün zihinlerden ve sahalardan ve tüm hayattan tamamen yok olmasını gönülden dilerim…

Siyahla beyazın, emekle efendiliğin uyumunu taçlandıran tüm canlara selam olsun…”
Vedat Özdemiroğlu

Vedat Özdemiroğlu, Deniz Tarafındaki Kale, Goa, 2016, 106 sayfa


4 Hane 1 Teslim

Sabri gitgide korkusunu yenip dedesinin kara ve kırışık suratına yaklaştı, yaklaştı, yaklaştı… Yaklaştıkça görünen arttı. Kurumuş çatlamış toprakları gördü Sabri dedesinin yüzünde. O topraklarda yan yana oturmuş, el çırpıp türkü söyleyen, yüzü kaba fakat yüreği narin adamlar gördü. Dedesinin yüzünde engebeleri aşarak ağır ağır yürüyen hayvanları gördü. Kırmızı akan nehirleri gördü. Yağmur duasına çıkmış köylüleri gördü ve nihayet gözünden bir damla yaş düştü.

Teneke Mahallesi’nden Bostancı’da bir apartman dairesine. Nalân, Baki’den illallah etti Baki de Nalân’dan. Bitmeyen bir hır gür. Erkekler ve erkeklikler… Bahçede tuhaf bir kara kedi… Sonra yıllar geçmiş, çocuklar büyümüş, gençler yaşlanmış, yaşlılar bu dünyadan göçüp gitmiş… Meyhanede bir masa. Bir ucunda Sabri diğerinde Gabriel Garcia Marquez… Sabri rakı içiyor, fısıl fısıl konuşuyor Gabo’yla. “İnsan babasını sırf babası olduğu için sevmek zorunda mıdır?” Nalân bağırıyor oğluna, şaşkın ve öfkeli, “Hâlâ utanmadan baba diyorsun o şerefsize!”

4 Hane 1 Teslim babalar ve oğullarının, anneler ve kızlarının, sersefillerin, arafta kalanların, hayallerinden uzağa düşenlerin romanı… Haneler, aileler… Dualar ve beddualar…

Eyüp Aygün Tayşir, efsunlu bir dilin maharetli yazarı… Yeni ve geleneği bilen… İlk roman…

Eyüp Aygün Tayşir, 4 Hane 1 Teslim, İletişim Yayınları, 2016, 404 sayfa


Neoliberal Kent Politikaları ve Fener-Balat-Ayvansaray

1998’de UNESCO, AB ve Fatih Belediyesi’nin işbirliğiyle hem bölgedeki mimari dokunun hem de sakinlerinin birlikte korunmasını öngören bir koruma projesi başladı. Bu projeden önce Fener, Balat ve Ayvansaray adlarını ancak sakinleriyle meraklılarının bildiği, gözden uzak kalmış, çok katlı ve cumbalı küçük evlerinde kendi halinde insanların yaşadığı tarihi semtlerdi.

Roma döneminden günümüze dek yapılmış mütevazı anıtlarla ve sivil mimarlık eserleriyle örülü dokuları tarihi sit alanı olarak korunduğu için, bakımsızlıklarına rağmen, bu semtler son yıllarda daha geniş kesimlerin ilgisini çeker oldu. Mimari dokuları kadar, ziyaret edenlerin eski İstanbul’u kanlı canlı haliyle bulduğu kendine özgü çarşı pazarlarının ve eski usul komşuluğun önem taşıdığı sosyal yapılarının da bu ilgide payı büyük oldu.

Bu kadim semtlerin tarihine, bugününe ve geleceğine dair akademik makalelerin yer aldığı bu kitap, bölgenin tarihi ve sosyal değerlerini daha görünür kılarak, buralara yönelik kentsel yenileme projelerindeki sorunlu yaklaşımlara dikkat çekme yolunda bir adım.

Ed. Zeynep Ahunbay, İclal Dinçer, Çiğdem Şahin, İş Bankası Kültür Yayınları, 2016, 472 sayfa


Duman

Dünyaca ünlü yazar ve sanat eleştirmeni John Berger ile Selçuk Demirel’den bir ortak yapıt daha: “Duman”.

Bu yılın hiç şüphesiz en sürpriz kitaplarından birisi “Duman”.

John Berger’in tütüne övgü düzercesine kullandığı ironik metinleri, Selçuk Demirel’in çoğunlukla kesif griye çalan karanlık çizimleriyle taçlandırılmış.

Duman’da “Kül tablaları bir çeşit konukseverlik araçlarıydı” diye yazan John Berger ve Selçuk Demirel’in desenleri zihnimizde soru işaretleriyle karışık ünlemler üretiyor.

Unutmadan, “Duman” Cevat Çapan’ın enfes çevirisiyle okuyucusuyla buluşuyor…

John Berger, Selçuk Demirel, Çeviren Cevat Çapan, Yapı Kredi Yayınları, 2016, 72 sayfa


Ayışığı Sofrası

“Bu kent, bu mahalle, bu sokaklar, üstüne bastığım kaldırım taşları; puslu bir ışık yayarak geceyi aydınlatmaya çalışan sokak lambaları; yolun kenarındaki çöp bidonunu eşeleyen sarı bir kedi; o anda Aşo’nun görmekte olduğu bir rüya parçası; mırıldandığım tılsımlı bir dua; arka balkonuma gri kadife bir kese içinde atılmış olan, kokmuş yumurta, ayna parçası, sabun, tuz, kesme şeker ve pirinçten oluşan leş kokulu, karmakarışık bir büyü; telefonumu kaldırdığım zaman kulağıma gelen düdük sesi; çantamda şakırdayan anahtarlarım; içimde duyduğum bir fincan kahve içme isteği, hepsi bana aitti. Benimdi tüm bunlar. Yaşamımdı.”
Nazlı Eray

Fantastik edebiyatın kraliçesi Nazlı Eray, bir kentin gecesinin kadife karanlığını, onun içinden üç yüz yıl sonra yeniden dünyaya uyanan Eshab-ı Kehf kıssasının Yedi Uyuyanlar’ını ve köpekleri Kıtmir’i, sonsuz Ankara gecesinin içinde tüm çarpıcılığıyla okurla buluşturuyor.

Nazlı Eray, Ayışığı Sofrası, Everest Yayınları, 2016, 191 sayfa

Haberi Paylaş:

Beşiktaş Belediyesi


BKS logo

© 2024 Beşiktaş Belediyesi. Sitedeki tüm metin ve görseller Beşiktaş Belediyesi'ne aittir. İzinsiz kullanılamaz.

F5 İletişim