KİTAP
3 March 2016

PERŞEMBE BEŞLİSİ

Perşembe Beşlisi

Bu hafta Perşembe Beşlisi’nde sizler için 20. İstanbul Tiyatro Festivali’nde yer alan oyunların uyarlandığı kitaplardan bir seçki derledik. Bakalım beğenecek misiniz?

Huzursuzluğun Kitabı’ndan Zululuzu’ya
20. İstanbul Tiyatro Festivali’nde dünya prömiyerinde gerçekleşecek Zululuzu, ülkemizde daha çok ‘Huzursuzluğun Kitabı’ adlı eseriyle tanınan Portekiz edebiyatının önde gelen isimlerinden Fernando Pessoa’nın yaşamı ve yapıtlarından esinlenilerek tiyatro sahnesine taşınıyor.

Pessoa, “Huzursuzluğun Kitabı” için, “ben bu dünyadan gitmişken bu kitabı okuyup beğenen olursa, işte o zaman gerçek aileme kavuşmuş olacağım” der. Çünkü Pessoa, sağlığında yayınlanan yapıtları olduysa da, asıl ününü ölümünden sonra, yazılarını topladığı sandığın bulunmasıyla kazandı. ‘Huzursuzluğun Kitabı’ da işte böylece ünlenen kitapları arasında yer aldı. Eserdeki karakter Soares, gündüzleri bir kumaş mağazasında çalışan, geceleri yağmurun sesinde, ayak seslerinde yalnızlığını duyumsayan bir Lizbonluydu.

Pessoa bu kitap üzerinde 1913’ten itibaren çalışmaya başlamış, ölümüne dek parça parça yazmaya da devam etmişti. Sandık açıldıktan sonra, dağınık metinler bir araya getirilmeye başlandı ve 1982’de Portekiz’de yapıt ilk kez olarak basıldı; daha sonra, yeni bulunan parçaların eklenmesi ve elyazmalarında yanlış okunmuş yerlerin düzeltilmesiyle yeni basımlar yapıldı.
Dünyayı seyretmekle yetinmek isteyen, eylemsizliği en yüce erdem ve gerçek yaşam olarak gören Soares, Pessoa için belki de dünyanın ve yaşamanın ne olduğunu gösteren bir perdedir. ‘Huzursuzluğun Kitabı’ aynı zamanda, bir edebiyatçının ulaşmak istediği yapıtla kâğıda dökebildiklerinin arasındaki mesafedir de; hayal edilenin soluk, titrek bir sureti, gölgesi olarak kalmaya, kusurlu olmaya mahkûmdur; tıpkı bütün kitaplar ve bütün çeviriler gibi. Huzursuzluğun Kitabı, Çağdaş Dünya Edebiyatı Dizisi’nde Can Yayınları etiketiyle okuyucusuyla buluşuyor…

Orhan Pamuk senaryosundan sahnelere

20. İstanbul Tiyatro Festivali’nde sahnelenen oyunlardan birisi de Orhan Pamuk’un aynı adlı film senaryosundan Mesut Arslan tarafından tiyatroya uyarlanan ‘Gizli Yüz’ eseri oldu. Orhan Pamuk’un İletişim Yayınları’ndan çıkan eserinin ne yazık ki baskısı bulunmuyor. Ancak senaryoyu sahaflarda bulabileceğiniz gibi, Ömer Kavur’un yönettiği aynı adlı filmi de izleyebilirsiniz.
Pamuk’un edebi dünyasıyla Kavur’un sinemasının çarpıcı bir şekilde buluştuğu bu filmin senaryosunu yayıma hazırlanırken, yayınevi okuma zevkini önde tutmaya çalıştığı bir yapıt ortaya çıkarmış. Filmden seçilmiş fotoğraflarla birlikte, kitabın sonunda Orhan Pamuk’un senaryonun oluşumunu anlatan bir yazısını da bulabilirsiniz.

“Ben yazdıkça, tıpkı bir romanı yazarken olduğu gibi, önceden hesapta olmayan bir yığın yan konucuk, kişi, eşya, yer, hikayeme kendiliğinden giriverdiler: Unutulmuş kasabalar, ütüler, masalar, saat kuleleri, kasaplar, ortalıkçı kadınlar, Şeyh Galip’ten mısralar, çayhaneler, ağaçlar… Yazmak, o çok söylenen basmakalıp deyişle, bir yolculuğa çıkmaksa eğer, yazmak mutluluğu da, yolculuk boyunca karşınıza çıkıveren bu yol arkadaşlarını kendi dünyanıza kazanabilmenin sevinci olmalı.”

Godot’yu Beklerken açılışa damgasını vuracak

20. İstanbul Tiyatro Festivali’nin en güzel haberlerinden birisi de yönetmenliğini Şahika Tekand’ın yaptığı ve Studio Oyuncuları’nın sahneleyeceği, Samuel Beckett’in “Godot’yu Beklerken” oyunuyla açılıyor olması. Bu vesileyle Kabalcı Yayınevi’nden çıkan eseri de tanıyalım istiyoruz…  “Godot’yu Beklerken” 1948 yılında Fransızca olarak yazıldı ve 1953’te Paris’te sahneye kondu. Zamanla ülke çapında bir ün kazandı. 1954 yılında Beckett tarafından bazı değişikliklerle İngilizceye çevrildi ve başka ülkelerde de sahnelenmeye başladı. Avangard olarak nitelenmesine karşın hızla klasikleşti.

Kahramanın El Kitabı’nı İlhami Algör yazdı

Bir erkeğin “kahraman” imgesinin peşinde, İstanbul sokaklarında yaptığı zihinsel yolculuğu video animasyon şeklinde anlatan ve 20. İstanbul Tiyatro Festivali’nde gösterilecek olan “Kahramanın El Kitabı” ise başarılı yazar İlhami Algör’ün ‘Albayım Beni Nezahat ile Evlendir’ ve ‘Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku’ isimli romanlarından uyarlandı. Dilerseniz bu iki esere de kısaca göz atalım.

Albayım Beni Nezahat ile Evlendir İlhami Algör’ün hayat hakkında fikri olmayanlara yazdığı kafası karışık bir hikâyeye benziyor. “Mesele nedir?” sorusuyla başlıyor ve şöyle diyor:

“Sende bu ad oldukça istersen sıfır numara kel, istersen at kuyruklu olurum. İnce bıyıklı, tek dişi altın olurum. Meftun olurum, meczup olurum. Uzaklara bakarım, çıtımı çıkarmam. Nasıl söyleyeceğimi bilmem, susarım. Susmak üzerine konuşmak gerekse, beni çağırırlar, oturur susarım. Dolmabahçe saat kulesiyle, Çırağan Sarayı ile konuşurum. Duvarlara yazılar yazarım gizli gizli: ‘Albayım beni Nezahat ile evlendir’. Bahtının rüzgârına kapılmış giden bir adam, Kahraman’ın El Kitabı’nda denenmiş ama foslamış olanı başarmaya takıyor kafayı. Kalbini dinliyor, yönünü seçiyor ve yürüyor…

“Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku” yine yazarın İletişim Yayınları’ndan çıkan bir eseri. Tanıtım yazısında ise roman şöyle anlatılıyor:

“Her şeyin iyi gittiğini nerden çıkarıyorsun?” dedi. “Herif rüzgârı kendinden menkul uçurtmanın teki. Ara sıra telleri takılır gibi kadına geliyor gece yarısı.” “Fakat Müzeyyen, bu derin bir tutku,” dedim. Tırsmaya başlamıştım. Haklı olabilirdi. “Evet, biraz sapık ve tek taraflı bir tutku,” dedi, arkasını dönüp gitti. Hikâyeye göre adam, kadını çok seviyor, sevdikçe ruhu büyüyor, eve sığmıyor… Bülbülün çilesi, yazarın zulası… İnceden sarma bir sigara, inceden bir bardak… Jak Danyel isimli bir şişe, Hicran isimli bir yara, tuhaf isimli bir roman. Kafamız iyi, açmayın kapağı, biz böyle iyiyiz.İlhami Algör, alelacayip aşkların ve oyunbazlığın, hüzünlü dolambaçların yazarı. Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku, İtalyan Yokuşu’ndan aşağı, rüzgâra asılıp Tophane’ye inen roman. Avaramu!

Baba ve Piç ilk kez Türkiye sahnelerinde
Elif Şafak’ın çok satan romanlarından Baba ve Piç ise Türkiye’de ilk kez festival kapsamında sergilenecek. Tiyatroya uyarlanan aynı adlı eserde, 1915 yılında yaşanan olaylar; Türk ve Ermeni kökenli iki aile arasındaki ilişkiler üzerinden iki toplum incelenirken, erkeklerin zamansız öldüğü, geride hep kadınların kaldığı bir sülaleden dört kuşak kadının hikâyesiyle birlikte anlatılıyor. Elif Şafak’ın kitabı, çıktığı 2006 yılında en çok tartışılan eserlerden biri olmuştu. İlk olarak Metis’te yayınlanan eser, şimdi Doğan Kitap tarafından okuyucusuyla buluşturuluyor.

Bu arada, tiyatroya uyarlanan eseri Mehmet Ergen’in yönettiğini, oyunda Serra Yılmaz, Nihal Koldaş, Nora Tokhosepyan, Hande Ataizi ve Gökçen Gökçebağ’ın aynı sahneyi paylaştığını sizlere söyleyelim.

Haberi Paylaş:

Beşiktaş Belediyesi


BKS logo

© 2024 Beşiktaş Belediyesi. Sitedeki tüm metin ve görseller Beşiktaş Belediyesi'ne aittir. İzinsiz kullanılamaz.

F5 İletişim